Ben Büşra. Gazetecilik 3.sınıf öğrencisi olarak medyada gidilen büyük değişikliklerin üzerine gitmek istiyorum bu ilk yazımda.
Belirli bir döneme kadar sabahları ekmeğin yanında alınması asla ihmal edilmeyen o gazete, siyah beyazdan FULL HD'ye terfi eden o televizyon artık tarihe karışmaya yüz tutmuş durumda. Çünkü çağı yakalamak adına herkes dijitale yöneldi.Bu her ne kadar Covid-19 ile birlikte kendini çok bariz bir şekilde belli etmiş olsa da zaten böyle bir şeyin gerçekleşeceği günümüz şartları düşünüldüğünde de gayet açıktı. Öyle ki artık resmi gazetenin bile basımı yapılmıyor. Diğer bir çok gazete de basım yapmayı durdurup dijitale yöneldi artık.
Televizyon kanalları da aynı şekilde yavaş yavaş geri dönüşümlere başladı. TRT'de mesela kanal bünyesinde değişikliklere gitmeye başladı.
Halihazırda dijitale yönelmiş olan GZT...Kaliteli içerikleri,her yaş grubunu etkilemek adına verilen o olağanüstü çaba gerçekten takdire şayan.
Yediden yetmişe herkese ulaşma gayesi güdüldüğü için içerikler bence asla sıkmıyor.Bunu bir gazeteci gözüyle değil de bu işin içinde olmayan,izleyici gözüyle söylüyorum.
Ama bana sorarsanız ben geleneksel medyacıyım daha çok. Çünkü saman kağıdına basılmış bir gazetenin -evet biraz eskiye gittim- o kokusunu içine çeke çeke okumak var, bir de elindeki telefon,tabletten,bilgisayardan artık her nereden okuyorsan oradan okumak var.
Hele benim babam gazeteyi ilk o okumak isterdi mesela. Gazete hasar alıyormuş,okuması güzel olmuyormuş Bu tatlı atışmalar da yok artık.
Yine kahvaltı sofrasında sabah haberlerini televizyondan izleyip gündem kritiği yapmak da yok. Tamam yine haberler yayınlanıyor,raf ömrünü doldurmuş değil.
Ancak ''Nerede o eski günler''diyor insan.Tadı tuzu kalmadı. Bu yolun yolcusuyuz artık. Ayak uydurmaktan başka çare yok.