Değişim, yaşamın kaçınılmaz ve kişisel gelişimimizin temel bir parçasıdır.
“Korkuyu yaşamın bir parçası olarak kabul ettim. Özellikle de değişim korkusu...” ERİCA JONG
Kendimizden ne kadar habersiz olduğumuzu, yazdıklarımızı tekrar okurken anlarız. Paul Walery
Her şey kafanın içinde bir yerlerde biliyorum. Tüm fikirlerinin hepsini bir araya getirsen bile bir şey eksik. Çünkü hala hepsi kafanın içinde. Onları dışarı çıkarmak asıl mesele. Peki bunun yolu ne? ?
Evrim Kuran, yeni dünyanın başrol oyuncuları arasında yer almak isteyen şirketlere 5 anahtar öneri verdi.
Karşınızda ya da yanınızda bulunan kişileri; fikrinize, hayallerinize, yapacaklarınıza kısacası bir şeylere inandırmak istiyorsanız eğer önce kendiniz inanmalısınız. Siz inanırsanız herkes inanır. Yeter ki gerçekten inanmış olun!
Para için çalışırsanız, güç işvereninizde, para sizin için çalışırsa güç sizde olur.
Risk almaktan korkmak doğal. Paniklemek, tereddüt etmek, güvenli alanda kalmayı istemek doğal. Bu konuda yalnız değilsin. Ama ilerlemek için konforunu bozman gerek. Durumu 'basit mod' a alırsan işler daha kolay olabilir.
Her şey güzel ve plana göre tıkır tıkır giderken kafan, etrafın dağılmaya mı başladı? Her şey yığınlar halinde çoğalırken ve yapılmayı beklerken sende isteksiz, odaksız bir şimdi mi var? Sahi şimdin nasıl?
Her şeyi yaptım. Tüm planlarım tıkır tıkır işledi. Hayallerime kavuştum. Peki gerçekten başarılı oldum mu? Başarım devam edecek mi? Ya bundan sonrası? Nasıl anlaşılır tüm bunlar?
Herkes farklı olmanı bekler. Fark yaratman gerektiğini, ancak bu şekilde diğerlerinden sıyrılabileceğini söyler. 'Farklı olan, fark yaratır' inancı ile sana ezberleri boz derler. Peki 'ezber bozmak' ne demek? Hangi ezber ya da kimin ezberi bu bahsi geçen?
Kendini nasıl görüyorsun? Başkaları seni nasıl görüyor? Kendini nasıl görüyorsan, herkes seni öyle görüyor. Kendini tanımlarken dikkatli olmalısın. Önce kendini görmeli sonra göstermelisin.
Herkesin beklediği, beklemekten sıkıldığı, yorulduğu bir fırsat var. 'Ne fırsatmış ama' dedirten durumlar da var. Peki fırsat beklenen bir şey mi yoksa yakalanan bir şey mi?
Başaramadın... Bir yerlerde eksik bir şey var... Yanlış giden bir durum oldu... Hata yaptın... Zarar ettin... Kaybettin... Her şey altüst oldu... Peki şimdi ne olacak?
Gün içinde birçok şey olup bitiyor, hayatımızda ve çevremizde. Hatta dünya genelinde. Tanık olduklarımız ve yaşadıklarımız bazen yorucu olabiliyor. Peki önemli olan ne? Olaylar mı? Bizim olaylara nasıl baktığımız mı?
Marka, kaliteli ürün/hizmet alma, kendimizi değerli hissetme hissetmemizi sağlar.
Her şeyi netleştirmek zorunda değilsin. Her şeyi bilmek, kontrol dahilinde tutmak zorunda değilsin. Sürekli gelecek odaklı olursan, şu anı yaşayamazsın. Bırak gelecek belirsiz kalsın. Belirsizlikten korkma...
Beynimiz ile uyurken bile iletişim halindeyiz. Bize sürekli bir şeyler ileten görev adamı... Biz istesemesek bile bu görev adamı rutin işine devam ediyor. Peki bu iletiler aslında sizin kontrolünüzde desem?
Her şeyin versiyonlarının olduğu bir çağda yaşıyoruz. Alternatifi çok olan versiyonlar var. Değişen, yenilenen ve farklı versiyonlar her biri. Çeşitlilik fazla kısacası. Peki sen; kendinin hangi versiyonusun?
Üç ana adım... Tereddütlere kapılmadan atılması gereken, ilerlemeye yönelik adımlar... Açık olmakla, farkındalıkla, risk almakla, inanmakla kuvvet alacak olan adımlar... Hazır mısın adım atmaya?
Fırsatını bekleme, fırsatını kollama, fırsatını bulma, fırsatını arama! ... Fırsat sensin aslında!
Her ne yaptıysan, her ne yapmadıysan karar o an da senin tarafından verildi. Sen istedin dolaylı ya da doğrudan. Dolayısı ile doğruların kadar yanlışlarını da sev. Yanlışlarını sevmezsen yerini korku alır çünkü...