Kişisel Marka, kişinin kendisine vermiş olduğu değer, bu değeri başkalarının ve dış dünyanın da görmesini en iyi şekilde sağlamasıyla başlar.
Bu değere dayalı bir kimlik tanımlaması oluşturur. İz bırakan her bir kişilik etrafına bir marka etkisi yaratır. Bu; kişisel marka olmanın getirisidir. Hayattaki bakış açınız, kendinizi ifade etme biçiminiz, ilgi alanlarınız, kendinizi nasıl yetiştirdiğiniz; marka olarak kendinizi nasıl konumlandırdığınızı belirler.
Bir örnekle anlatacak olursak; kişisel markalaşma konusunda hayatımızdaki ilk örnek ebeveynlerimizdir. Anne ve baba ile başlayan kişisel markaları tanıma sürecimiz; öğrenme süreçlerimiz geliştikçe, meraklarımız ve ilgi alanlarımız oluştukça genişler. Sonunda hem kişisel hem de kurumsal markalarla dolu bir hayat yaşarız. Bu da yaşadığımız düzeni yaratır. Seçtiğimiz kararları belirler.
Kendini profesyonel bir marka olarak hayal eden her insanın kendisine sorması gereken sorular vardır;
‘’Eğer ben bir marka isem kendimi diğer insanlara en iyi şekilde nasıl anlatabilirim? ‘’En başarılı olduğum ve geliştirmeye açık olduğum yanlarım neresi? Fırsatlarımın ve tehditlerimin üstesinden nasıl geleceğim? Öncelikle neye sahip olduğunuzu bilmelisiniz.
İnsanlar neden BENİ tercih etsinler? Bunu ifade etmek, insanın kendisini ayna konumunda görmeye başladığında ileri görebilmeyi, hayal ettiklerini başarmaya başladığını ve gerçekleşme yolunda olduğunu gösterir. Kişinin rengi olmalı. Bu renge uygun yaşamalı. Kartvizitini yaratarak logonuzu oluşturmalısın.
İyi bir marka, doğru bir bakış açısına sahip olmalı. Olayları olabildiğince en doğru şekilde yorumlayıp, her durumda en doğru konumlandırmayı bakış açısı ile belirlemek zorundadır. Ekonomik denge değişiklikleri, teknolojik yenilikler, dünya üzerinde yaşanacak bütün olaylara yaklaşımını farklı bakış açışı ile sergilemelidir.
Her markanın kişiliğini, o markanın duruşu belirler.
Duruşu ise pazardaki stratejisini ve yerini belirler. Bir markanın duruşu, kendisinin diğer markalardan ayrılmasını sağlar. Kişisel gelişimini kendi markana göre yaratmalısın. Kendi markan için hareket planını yapmalı ve hayata geçirmelisin.
Bir marka olabilmek için en önemli gereksinim İletişimdir. İnsanlar markalarına dokunmak, onlarla sözlü ilişkiye geçmesini ister. Doğru iletişim kanalları kurulduğunda ise marka ömürlük olur. Gündem ve Günceli takip etmeli ve trend olmayı istemelisin. Network ağını kuvvetlendirmelisin. Dijitalde olurken, doğru pazarlama kanallarını seçmelisin ki, senin bir etiketin olduğunu unutmamalısın. Anlık değil, süreli Sosyal Ağlarda olmalısın.
Aynı zamanda toplumsal bağların gücünü de belirlemelisin.
Değişime açık olmalısın. Kişisel gelişim aracı sensin. Gelişmeyen marka yok olur. Unutulur. Her birey birer işletmedir. Varlık olarak devam etmelisin. Doğru bir yol haritasında bıkmadan hareket halinde olmalısın.
Marka olarak, insanların akıllarında kazınmak için yeni şeyler denemelisin. Yarının dünyası üretenin dünyasıdır.
Bunun için de her marka yenilikçi olmalı, kendini geliştirmeli ve deneysellikle bunu tecrübe etmek zorunda. Bu dünyada herkes birer Müşteri.
Reklamı doğru zamanda doğru temalı şekilde verdiğinde kazanırsın. Anlamsız şekilde verdiğinde sen kaybedersin. İnsanların sizi savunacağı bir konumlandırma yoluna gitmelisin.
Zorlukları sevmelisin. Rekabete hazır bir ruha sahip olmalı, bu dünyada bir hedefiniz olduğunu bilmelisin. Hedef kitleni iyi belirlemelisin.
Taklitler, Orjinali bozmaz aksine güçlendirir. Güven verirsen, kalıcı olursun. Saygı görürsen, daha iyi bir gelir elde edersin. Araştırmacı gücünle, kendini ölçerek, aksiyon planını yap, imajını ve kelimelerin gücünü kullan, tutarlı ol, özgüvenli ve inisiyatif kullan.
Bu kadar zorluğu çektikten sonra ödülünü BAŞARI ile kendine vermiş olacaksın.
Unutma ; “Zekiler değil, değişen kazanacak”. TEDEX konuşmacı Erhan Erkut hocamızın sözünü de çok sevdiğim için sizlerle paylaşmak istedim.
Bunları gerçekleştirmek için yanında destek istiyorsan; bizimle irtibata geçmenizi öneriyoruz.