STRESİN İNSAN YAŞAMI ÜZERİNDEKİ YANKILARI
Stres, size neyi ifade ediyor diye sormak istiyorum. Sadece iş hayatı için değil genel hayatımızın noktasına baktığımızda sizi rahatsız eden Stres kaynağının kendisi mi yoksa stres kaynağına verdiğiniz reaksiyon mu ?
Stres kaynağının sizlere çağrıştırdığı noktalara baktığımda düşüncelerimiz , düşünce yapılarımız, duygularımız, inançlarımız diye kategoride sıralamaya ne dersiniz ?
Stresin çevre ve birey arasındaki ilişki de ise ; ortamın özellikleri ile mevcut durumunun çözümü değil , iki unsurun oluşturduğu bir sonuç oluşturduğunu yaşadıkça görebildim. Birey tarafından yönetildiğinde çaba ve öz eleştiri yapması gerekiyor. Dış olay ya da olay olarak görülebilirken; birey tarafından tehdit ve zarar olarak yaşanıyor. Çünkü kişiler stresini öfke ile birleştirdiğinin farkına varamıyor. Stresliyken, öfke kontrolü diye bir düşünce olduğunu kontrol edemiyor..
Stres, genellikle olumsuz bir olgu olarak nitelendirilir. Kaçınılmaz olaydır. Olumsuzluklar kadar olumlu tarafları da vardır. Yeterli kaynaklara sahip olduklarını düşünürsek, içinde bulunduğu zor durum o kişi için ulaşılması gereken veya ulaşmak istediği bir takım şeyler içeriyorsa, bunu pozitif stres halinde yaşıyor. Hafta içinde geçen yoğun toplantıları pozitif stresli olarak geçirmişsek eğer bizden mutlusu yoktur. Eğer ortamda sizi negatife düşürecek bir kişi ve olay yaşanma durumu hissediyorsak onu pozitife çevirecek çalışmalar yapabiliriz. Ortamdaki enerjiye de bağlı oluyor. Bazen negatif stresli olarak başladığımız bir işe pozitif olarak da ayrılabiliyoruz.
Her Bireyin kendine ait bir stres düzeyi olduğunu keşfeden Hans Selye; bir kişinin stres tolerans sınırı düşükse , diğer kişinin yüksek olduğunu anlarız. Ortak ölçüde dayanıklılık ve direnç unsuru olarak oldukça dengede bakılır. Stresli durumlara verdiğimiz tepkiler, strese karşı yanıklarımızdır. Uzun süren mücadeleler sonucunda kişi direnmekten vazgeçerse bitkin düşmeye başlar. Stresin fiziksel, zihinsel ve duygu düzeylerinde farklı biçimlerde değişiklik gösterir. Çalışanların günlük olarak yaşadıkları her an her şeye yetişme durumu ani strese yol açabilir. Toplu taşıma araçlarına, araba kullanırken yaşadıkları , toplantıya yetişme ve ev hayatlarındaki düzeni devam ettirmek için var olan bir stres hep var olan bir olgudur. Bu durumda dinlenmeye vakit ayıramadıklarında fiziksel olarak bir çöküntü hissedebiliriz. Üzerinde oluşturulmuş sorumluluk ağır gelir.
Enerjimizi her şeyin üzerinde dengede tutarak yaşamanın yolları var. Psikolojik streslerden yola çıkarsak kurum kültürü, kariyer geliştirme, iş yapılandırma , çalışma düzenini değiştirme kişinin kendini yönetebilmesine bağlı olduğu kanısındayım.
Çatışma yönetimini , stresin içinde değerlendirirsek, sadece çalışma hayatına bağlamamak gerekir. Problem odaklı stratejileri gerek iş hayatında gerek özel hayatta farklı çalışmalar yapmak çok önemlidir. Bir şeyi yapmak için zorlamayı seçersek, stres tarafında değil de ; yapabileceğimiz düzeyde ilerlemek daha iyi olacaktır. Doğru olanı bilip, düşünceleri ve otoriteyi sorun haline getirmemek gerekir.
Stresin en büyük sebebi, günlük yaşamımızda anlayışsız insanlarla yaptığımız tartışmalardır. Albert Einstein
Geçmişi unutamıyorsan depresyondasın.
Geleceği düşünüyorsan kaygılısın.
Şimdiki zamanı yaşıyorsan mutlusun demektir.
LAO TZU
Stresin iş dünyasının etkisi ,kişinin sosyolojik yansıması hayatımızı etkiler.
Stresin etkileri ; yaşadığın olayı kişisel algılamak , geçmişe takılmak, sabah erken kalkamamak, aşırı düşünmek, aşırı yemek , çözüm değil suçlu aramak, sorgulamamak, hayır diyememek , herkesi memnun etmeye çalışmak nörolojik travmaları yetişkin zamanlarda ortaya çıkıyor.
Yanlış arkadaşlar stresin en büyük kaynağından yola çıkarsak, gereksiz endişelerimiz. İnsanların endişe duyduğu olayların %90 ı korktukları gibi gerçekleşmiyor. Bazen kişiler kendilerinde çözemediklerini çevrelerinde bulmaya çalışır. Arkadaş çevresinde anlaşamadıkları kişileri , egolarını başkalarının üzerinde göstermek psikolojik olarak ihtiyaç olabilir.
Aile baskısı, ailede başlayan iletişim bozukluklarını üzerinde hissetmeye başlarsa stres , aradığını bulamadığı kişiyi başka yönlerde arama düşüncesi öfkeyi büyütebilir. Bu yönde stres, karakter oluşumuna bizi farklı şekilde götürebilir.
Kişinin iş ortamında bulunduğu ekip arkadaşlarıyla çalışmasına ve mecburi olduğu işleri yapmasına stresi istemeden oluşturması , itibarına ve öfkesini kontrol edememesine bağlıyorum. Uzlaşmanın ne kadar doğru bir şey olduğunu iletişimin önemini sadece ileti ve iletini doğru kanallara ilettiğimizde ortada stresi bulmak istemeyiz. Yeter ki bireyler dinlemeyi bilsin. Algının en net tarafı anlamadığında karşı tarafa soru sormaktan geçer. Her şeyi bizler kendimiz üretiriz aslında. Tartışmanın yönlerini yoğun stresi birey kendi de yaratıyor.
Sakin olmak , doğru nefes almak ve dinlemek hatta mücadele etmekten geçiyor.
İş hayatında gerek patron ile gerek ekip arkadaşlara çalışma esnasında ve müşteri ilişkilerinde stresi mümkünse en az düzeyde yaşamak sağlığımızı korumak için önemli. İtibarımızı, Algımızı, kriz ve öfke yönetimini iç dünyamızda planlamamız gerekir. Doğru nefes almak hatta sakinliğimizi korumak önemlidir. Bu şekilde bizi hem mutlu hem başarılı bir birey olarak dikkat çekmemizi sağlar.