Hepimizin hayatı bir hikaye...
Her birimizin hikayesi ise kendine özgü ve biricik. Her ne kadar hayatımızı başkalarıyla karşılaştırmak üzerinden yaşıyor olsak da aslında her birimizin yolu bambaşka zorluklar, bambaşka kolaylıklar, bambaşka imkanlar saklıyor kendi içerisinde.
Başrolü olduğumuz hikayemizde kimi zaman zorluklar yaşıyoruz. Ve böylesi zamanlarda ne yapacağımızı kestiremiyor, karar vermekte ve yolumuza devam etmekte zorlanıyoruz. Kendimizi çaresiz, güçsüz, umutsuz ve ümitsiz hissediyoruz. İşte böylesi anlar için harika bir hikaye ile geldim sizlere. Gönlümüzde ve zihnimizin kıvrımlarında iz bırakmasını diliyorum...
"Hamile bir ceylanın doğum sancısı başlar ve rahat doğum yapmak için, ormanın uzak bir köşesine gider. Nehrin kenarında doğum yapacağı esnada; bir anda gök gürler, şimşek çakar ve ormana yıldırım düşmesiyle ormanda büyük bir yangın çıkar. Ceylan, yangından uzaklaşmak için sağına döner, ona ok atmak için bekleyen bir avcı vardır; soluna döner, o zaman da aç bir aslanın kendisini yemek için pusuda beklediğini görür. Ceylan, bir kıskacın içinde kalmıştır. Ya avcının okuna teslim olacak, ya aç aslana yem olacak ya da yanan ormanda kül olup gidecektir. Dört bir yanı tehlikeyle doludur ceylanın. Tehlikenin ortasında, hiçbir yere kaçışı ve yapacak hiçbir şeyi olmayan ceylan, hem hamile hem de zayıf olmasına rağmen kendisini o anın içine bırakır ve gücünün yettiğini yapmaya yani doğumunu gerçekleştirmeye karar verir.
Ceylan gözlerini kapatmış doğumunun gerçekleşmesini beklerken, okunu atmaya hazırlanan avcının yakınlarına bir anda yıldırım düşer. düşen yıldırımdan etkilenen avcının yayından çıkan ok, yön değiştirerek aslana isabet eder. Aslan oracıkta ölür. Yağan yağmur ise kısa sürede yanan ormanı söndürür.
Ve ceylan sağ salim doğumunu yaparak kurtulur."
Hayatında her yönden kuşatılmış olabilirsin. Kötü fikirler, ruhsal bunalımlar başına gelen zorluklar, sıkıntılar seni çepeçevre kuşatmış olabilir.
İşte o zaman karşında iki seçenek olacaktır. Birincisi, mücadeleyi bırakıp teslim olmak, umutsuzluk içinde kıvranmak; ikincisi ise neyi yapmaya gücün yetiyorsa, o işe odaklanmak ve kalanını akışa bırakmak. Karamsar düşüncelere teslim olmadan...
"Bahçeye bir fidan dikmek, yarına inanmaktır" der Audrey Hepburn.
İçinde bulunduğumuz ortam nasıl olursa olsun, yarına inanmak, yarını inşa etmektir. Bizi mücadelemizde kazançlı çıkaracak olan budur.