Loading

Önce Gör, Sonra Göster

Kendini nasıl görüyorsun? Başkaları seni nasıl görüyor? Kendini nasıl görüyorsan, herkes seni öyle görüyor. Kendini tanımlarken dikkatli olmalısın. Önce kendini görmeli sonra göstermelisin.

Her şey seni sana göstermek için var. Kendini gör ve sonra gördüğünü göster. İnsanların seninle ilgili tüm davranış ve düşünceleri her zaman sana bağlı. Sen de başlayıp yine sen de biten bir hayat bu, herkes için durum aynı.

Hayatımız boyunca dışarıdan nasıl göründüğümüzü, algılandığımızı veya fark edildiğimizi düşünürüz. Bu sorunun cevabı herkes için önemlidir. 'Benim için değil' demeyin sakın çünkü kendinize yalan söylemiş olursunuz. Kendinize yalan söyleyebiliyorsanız şayet, herkes size yalan söyleyebilir ve buna itiraz etme hakkınız bulunmayacaktır. Hayat sizinle başlıyor, çünkü sizin hayatınız. Sizin doğduğunuz anda başladığını fark edersiniz ve ölmek üzereyken bitişi hissedersiniz. Ama bitişi fark etme durumu henüz bir muamma, ölüm anına ilişkin bilimsel çalışmalar yapılıyor ve ben de bulunacak olanları merak ediyorum. Çünkü belki o zaman bile dışardakilerin fikirlerini önemseyeceğiz. Ya da bazılarımız kendilerini ilk kez o an görüyordur. O an kendini görüp başkalarına gerçek olan kendini gösteriyordur. Yalın ve net şekilde bunu yapıyor olabilir.

Aslında hayat kendimizle yüzleştiğimiz bir süreç. Her şey bir ayna görevi üstleniyor bizim için. Baktığımız her yerde kendimiz varız. Bunu bir düşünün derim. Belki o zaman hayatın zor olmadığını bizim onu zorlaştırdığımızı ya da zorlaşması için elimizden geleni yaptığımızı fark edebilirsiniz. 

İnsan çok katmanlı bir varlık. Bunun sebebi karmaşık bir zihne sahip olması. Merak duygusu ile tetiklenen ve hayatta kalma içgüdüsü ile devam eden bir zihin var işin özünde. Biz bu iki durumun arasına, ikisinin de beslediği duygu ve durumları koyuyoruz maalesef. İlerleme isteği merak duygusundan besleniyor mesela. Burada bizi durduran korku ise hayatta kalma içgüdüsünden besleniyor. Bu örnekleri daha da çoğaltabilirsiniz aklınızda. Peki bu noktada ne yapmak gerek? Cevap tabii ki denge.

Her şeyin bir dengeye gelme durumu olmak zorunda. Denge olmazsa sorunlar baş göstermeye başlar. Her şeyin bir sıfır noktasına dönüşü olmak durumunda. Bunu ben değil tüm bilimsel çalışmalar söylüyor. Bu kural yaşamın kendisinde var, yoksa ölüm olmazdı. Dolayısı ile hepimiz bu dengeyi tutturmak zorundayız. Amacımız dengeyi aramak ve bulmak olmalı. 

'Bir şeyi başarmak istiyorsan önce kendin inanmalısın' motivasyon cümlesini sürekli duymuş ya da okumuşsunuzdur. Doğruluğu ispatlanmış bir cümle. Çünkü sen inanmazsan senin dışındakiler niye sana ve hayallerine inansın? Sen böyle bir durumda karşındaki kişiye inanır mıydın? Muhtemelen 'daha kendi bile inanmıyor' derdin içinden. Bu böyledir çünkü. Basit ama net bir cümle. Her ne olacaksa önce kendin arkasında durup olacakları sahiplenmelisin.

Bunun yolu da kendini görmekten geçiyor. Kendini nasıl görüyorsan o gerçekleşiyor, çünkü herkes seni öyle görmeye başlıyor. O nedenle mülakatlar, toplantılar, görüşmeler vb. var. İnsanlar bunları karşısındakini daha iyi tanımak için yapıyor. Birini tanımak için, o kişiye kendini anlattırıyorsunuz. Bu sırada da bilinçaltınız içgüdülerinizi harekete geçiriyor. Bu sayede karşınızdaki kişide tutarlı ya da tutarsız yanları hissedebiliyorsunuz. O kişiye dair karar verme sürecinizi bu his belirliyor aslında. Yoksa önünüze konulan dosyalar, teklifler ya da cv ler değil. Eğer böyle olmasaydı yüz yüze görüşmeler olmazdı. Bugün bir araya gelemesek bile bu tarz görüşmeler teknolojiyi kullanarak ısrarla yapılmak isteniyor. Kararı belirleyen o his çünkü. İşte bu sebeple başkalarının düşüncelerini önemsemenize gerek yok. Siz kendinizi nasıl düşünüyor, tanımlıyor ve görüyorsanız onlarda öyle görecektir. Sebebi basit; 'Gördüğünüzü gösterirsiniz.' O zaman çokta dışarıdakilerin düşüncelerine odaklanmayın. Tabii çıkmaza girip kendinizi göremediğiniz zamanlar istisna. O zaman dışarıdan bakabilmek denilen eylemi yapmanız gerekli, bunun içinde güvenilir birilerine danışmalı, ona sormalısınız. Ama cevap yine size ait olmalı.

Mevlana'nın o meşhur evrensel sözü ; ' Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol' tam da bu durumu işaret ediyor aslında.  Kendine hayatı zorlaştırmaman için bir kolaylık var bu cümlede. Kendini gör önce diyor. Sonra da göster. Ama göstermek istediğin gibi olmak istiyorsan bunun zorluğunu fark et, göze al ve kendini öyle görmeye başla diyor. İkisi de kendi içinde zorluğu olan bir durum elbette ki. Ama özünde mesele şu; sen kendini nasıl görürsen herkes seni öyle görür.

Başarısız, yorgun, inançsız, korkak, kötü vb. tüm olumsuz düşünce ve duyguları görüyorsan kendinde herkes de öyle görecektir. Eleştirildiğin alanlar da buradan olacaktır. Ve bu noktalardan sana yaklaşıp hayatını zorlaştırcaklardır. İşin özü onlar değil, aslında sen zorlaştırmış olacaksın. Onlar sadece ayna vazifesi göreceklerdir.

Şimdi dur ve düşün. Kendini gör. Gördüğün kişiden memnun musun? Bu kişi (kendin) gerçekten nasıl görünüyor? Neden böyle görünüyor? Bu gördüğünü önce kabullen. Sonra şunu hatırla; Kendini nasıl görüyorsan insanlar da öyle görür seni ve unutma insan değişebilen bir varlık. Göründüğün kişiden memnun değilsen değişebilirsin ya da gerçek seni göstermediysen bu zamana kadar o gerçeği görüp açığa çıkarabilirsin.

Tanıtmak kelimesinin özünde tanımak var. Yani tanıtmak, tanımaktan geliyor. O halde önce tanı, sonra tanıt. Önce gör, sonra göster. Kendin inan, herkes inansın. 

Sen kendine ne yaparsan, kendine nasıl bakarsan dışarıdan alacağın geri dönüşüm o şekilde olur. Dışarının kontrolü de, içerinin kontrollü de sana bağlı. 

Size, bütün bu anlatmaya çalıştıklarımı toparlamak adına güzel bir motivasyon cümlesi bırakıyorum; 'Hiçbir zaman yeterince iyi olmadığınızı düşünmeyin. İnsanlar sizi, sizin kendinizi gördüğünüz gibi görürler.' 

Çimen AKGÜN
Standart Üye / 67 Yazı / 153,6K Okunma

25 Aralık 1985 İzmir iline bağlı Ödemiş ilçesi doğumluyum. Haliç Üniversitesi Tiyatro Bölümü yüksek lisans mezunuyum. Lisansım Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi olup, ilk yüksek lisansım ise Adlı Tıp alanıdır. Hukuk dalları üzerine KPSS, SMMM ve Açık öğretim kurslarında 8 sene öğretmenlik yaptım, Adlı Tıp alanında da hukuk üzerine çalışmalar yaptım. Lise hayatımdan beri uğraştığım tiyatro alanında akademik olarak yer almak için 2012 yılında konservatuar sınavlarına girerek bu alanda tezli yüksek lisansımı tamamladım. Kedi sahne sanatları tiyatrosunda oyuncu olarak yer almaktayım. Oyunculuk mesleğim içersinde bir çok tiyatro ve dizi içinde yer aldım. Aynı zamanda da profesyonel dans eğitmeniyim. Yaşam koçluğu, motivasyon koçluğu, kişisel gelişim uzmanlığı ve yaratıcı drama eğitmenliği yapmaktayım. Yazmayı çok seviyorum. Şiir yazan, şarkı sözü yazan, okuyan, araştırmacı bir kişiyim.


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST