Loading

Doğrusu Yok

Her şeyin teorisi vardır. Teoride doğrudur, işler, eyleme geçer. Ancak pratik teoriyi değiştirir, şaşırtır ve devre dışı bırakır. O nedenle doğrusunu aramak teoride uzun bir yolculuktur.

Doğrusu yok, doğrular var ve değişebilirler. Bunu bilerek devam etmek, yolculuğumuzu kolaylaştırır ve bizi başarıya götürür.

Bu işin doğrusu ne? Doğrusunu bana öğretir misin? Doğrusunu kim söyleyebilir?...

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, maalesef teoride tek bir doğru söz konusu iken, hayatın içinde tek bir doğru olamıyor. Doğru kavramını bu nedenle çok tartışıyoruz ve daha bin yüzyıl daha tartışacağız sanırım. "Herkesin doğrusu kendine" sözünü atalar boşa söylememiş demek ki. Çünkü pratikte tek bir doğru yok, birçok doğru var. Genel kabul edilenler bir bütün altında toplanıyor sadece. Diğerleri değerlendirmeye alınmıyor ve genellenmiyorlar. Bunun içinde felsefe ile uğraşanlar güzel bir soru sormuşlar;"Kime göre ya da neye göre doğru?" 

İnsanlara eğitim hayatları boyunca teoriler anlatılır. Bu teorilere göre kuralları öğreniriz. Ancak hayata atıldığımızda hiç de öyle olmadığını görürüz. Kuralların esnediğini, kuralların değiştirildiğini, kuralların bazen tamamen görmezden gelindiğini ya da hiçbir kuralın olmadığını fark ederiz. Bu da bizi doğruları sorgulamaya ve kendi doğrularımızı keşfetmeye zorlar. 

Şöyle örneklemek gerekirse; Üniversite mezunusunuz. Eğitim hayatınız boyunca size okuduğunuz bölüme dair birçok konu anlatıldı, o konuların doğruları ifade edildi. 'İşin doğrusu budur' denildi. O doğru gerçektende size anlatıldığı teori dünyasında işliyordu. Ancak şöyle bir düşünün, mezun olup meslek hayatına atıldığımızda hangimiz bocalamadık? Dehşete düştü kimimiz belki de. Kimimiz de erken pes etti ve iş hayatından çıktı. Hepimiz bu bocalama turlarında defalarca öğrendiklerimizi uygulamaya çalıştık ancak affalladık, onların pek de işlemediğini fark ettik. Eksik kalıyorlardı ya da tamamen devre dışı oluyorlardı. Onların bir önemi yoktu sanki. 

Sonra iyi bir gözlemci ve yeniden iyi bir öğrenci olmaya karar vererek tüm duyularımız ve enerjimiz ile o işi öğrenmeye ve deneyimlemeye başladık hepimiz. Sonra da kendi zihin süzgecimizden tüm bu akıp giden bilgileri geçirdik, değerlendirdik ve kendi yolumuzu, yöntemimizi ve doğrumuzu bulduk. İşin doğrusunu bizlere kimse öğretmedi aslında biz öğrendik, aradık ve tek bir doğru olmadığını, doğrular olduğunu anladık.

Bu açıdan bakınca çözümsüz hiçbir şey kalmıyor hayatta. Tek bir doğru olmadığını kabul ederek başlamak gerek. Tüm doğrulara açık olmak hatta yeni gelecek doğrulara bile açık olmak gerek. Düşünün ki bilim dünyası bile deneyerek, sınayarak, testler yaparak ispatladıkları doğruları zaman içerisinde katı doğrular ve tekil doğrular olmadıklarını anlamış iken biz niye tek bir doğruya odaklanalım? 

Size kimse bu doğrudur diyemez, doğruyu siz bulursunuz. O bir arayıştır. Yanlışlar keşfedilerek ulaşılan bir yerdir. Yanlış yapmak, yanılmak bizleri doğruya ulaştırır. Tabii biz pes etmezsek. Yolculuğumuzun zorluğu da buradan kaynaklı. Aslında biz her zaman yanlışla karşılaşırız ilk. Daha bebeklikte başlar bu. Kaşif olarak doğduğumuz için ebeveynlerimizin uyarılarına aldırmadan hareket ederiz ve yanlış ile tanışırız. Ama onu tanıdığımız andan itibaren doğruya ulaşmış oluruz ve doğrusunu öğreniriz. 

Bizi hayatta tutan ve yaşamamızı kolaylaştıran tüm doğrulara bu şekilde ulaşırız. Kendi doğrularımız bile bu şekilde oluşur ve bizimle yol alırlar. 

İnsan belli bir olgunluğa eriştiğinde (bunu yaş ile orantılı söylemiyorum tabii ki, deneyimlerden bahsediyorum) doğruyu aramıyor artık, doğruların farkına varıyor ve tüm doğrulara açıyor kapılarını, kabul ediyor onları ve değişebilir olduklarını. 

Bu başlığı seçerken yani "Doğrusu yok" derken tekil bir kavram olmadığından ve değişebilir olabildiğinden hareket ettim. Bu yazıda da bunu açıklamaya çalıştım sizlere. Burada bahsettiklerim bile değişebilir fikirler, bazılarınız okurken "doğru söylüyor" dese de...

Teoriyi öğrenmek tabii ki de önemli. Yolculuğumuzda çıkış noktası ve rehber olduğu için. Ancak teorinin işlerliğinin her zaman olamayacağını da unutmamak gerek. Doğruyu sormak yerine, fark etmeye çalışmak ve doğruyu deneyimlemek daha akılcıl olacaktır. Deneyim kavramı bu nedenle var belki de.

Ustaların ya da deneyimlilerin sırrı bu bilgiye vakıf olmaları yani "doğrusu olmadığını" bilmeleri. Kendi doğrularını keşfetmeleri ve değişebilirliğini kabul etmeleri. Bunu anladığımızda o işin ustası oluyoruz aslında. O noktada da herkes bize "doğruyu" soruyor. Yani geldiğimiz noktaya kadar olan tüm yolculuğumuzu...

Çimen AKGÜN
Standart Üye / 67 Yazı / 137,6K Okunma

25 Aralık 1985 İzmir iline bağlı Ödemiş ilçesi doğumluyum. Haliç Üniversitesi Tiyatro Bölümü yüksek lisans mezunuyum. Lisansım Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi olup, ilk yüksek lisansım ise Adlı Tıp alanıdır. Hukuk dalları üzerine KPSS, SMMM ve Açık öğretim kurslarında 8 sene öğretmenlik yaptım, Adlı Tıp alanında da hukuk üzerine çalışmalar yaptım. Lise hayatımdan beri uğraştığım tiyatro alanında akademik olarak yer almak için 2012 yılında konservatuar sınavlarına girerek bu alanda tezli yüksek lisansımı tamamladım. Kedi sahne sanatları tiyatrosunda oyuncu olarak yer almaktayım. Oyunculuk mesleğim içersinde bir çok tiyatro ve dizi içinde yer aldım. Aynı zamanda da profesyonel dans eğitmeniyim. Yaşam koçluğu, motivasyon koçluğu, kişisel gelişim uzmanlığı ve yaratıcı drama eğitmenliği yapmaktayım. Yazmayı çok seviyorum. Şiir yazan, şarkı sözü yazan, okuyan, araştırmacı bir kişiyim.


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST