Hayatta es geçtiğimiz çok şey var aslında. Bunlar, o an belki kıymetli görünmeyen, önemsenmeyen, ertelenen şeyler ancak es geçtiğimiz şey hayatın ve o anın kendisi. Fark etmek, fark yaratır. O nedenle fark etmeyi, fark etmelisiniz. Nasıl mı?
Gelin birlikte bir oyun oynayalım. Fark etmeyi, fark edeceğiniz ve fark yaratacağınız bir oyun. Bunun için sadece gözlerinize, burnunuza, kulaklarınıza, ellerinize, dilinize ve aklınıza ihtiyacınız olacak. Yani tüm duyularınızı ve algınızı kullanacaksınız. Hazırsanız oyunumuza başlıyoruz.
Şu an her neredeyseniz ya da ne yapıyorsanız durun, gözlerinizi kapatın ve sadece dinleyin. Tüm bulunduğunuz yerin sesini ya da sessizliğini. Korkmayın, ilk başta karışık gelecek, gürültülü bile gelebilir. Çünkü daha önce duyabildiğinizi fark etmemiştiniz. Yani kulaklarınızın her gün yaptığı eyleme tam dikkatinizi vermemiştiniz. Bu işlemi sesleri ayırt edene kadar, hatta onların yönlerini anlayana kadar bir süre devam ettirin. Sonra gözlerinizi açın ve tüm o seslerin kaynaklarını bulmaya çalışın, tahmin ettiğiniz yönlere bakın. Gözleriniz kulaklarınızın farkındalığını şimdi tamamlamış oldular. İkisi bir arada olunca tam bir farkındalık oluşturuyor değil mi?
Gelelim oyunumuzun ikinci aşamasına. Bunun için bir kahve veya çay daha doğrusu sevdiğiniz bir içeceği alın. Önce derin bir şekilde koklayın. Sonra bu kokunun aromasını hayal edin ama içeceğinizin tadını değil sadece kokusunun size düşündürdüğü aromayı. Sonra içeceğinizden bir yudum alın ve kokusu ile bağdaşıp bağdaşmadığını test edin. Kokusunun hayal ettirdiği aromayı mı buldunuz yoksa ezbere bildiğiniz bir tadı mı? Biz bu lezzetleri ilk tattığımızda koku ve tat duyularını birlikte kullanıyoruz. Farkındalığımız çok yüksek oluyor ancak zamanla bu tat biz de kodlanıyor ve artık o kokuyu almadan ezbere içiyoruz.
Fark ettiklerimizi es geçiyoruz yani. Hayatımızı biz sıradanlaştırıyoruz ve tükenmiş hissediyoruz. Oysa fark ettiğimiz ilk anın hissini her defasında kendimize yaşatabiliriz. Bu basit durum bile bizi mutlu edebilir, tekrar ve tekrar. Kendinizi ilk bebekken fark ettiniz, yine fark edin. Yürüdüğünüzü, duyduğunuzu, gördüğünüzü, hissettiğinizi, koklayabildiğinizi yani sağlıklı olduğunuzu, varlığınızı ve değerinizi fark edin. Sonra sahip olduklarınızı, ailenizi, işinizi, sevdiğiniz dostlarınızı, insanları yani hayatı fark edin. Daha önce fark etmiştiniz. Sonra alıştınız ve en sonunda es geçtiniz şimdi de sıkılıyor, yeni arayışlar içine giriyor ve hatta kendinizi başkalarıyla kıyaslamaya gidiyorsunuz. Kendi varlığınızın ve kıymetinizin farkına varmayı unutmuşsunuz. Fark ederseniz, fark yaratırsınız. Kendiniz için de, çevreniz için de.
Fark etmeyi yeniden fark edin ki, hiç fark etmedikleriniz de size görünsün. Bir yoldan kaç defa geçerseniz geçin yeni şeyler görürsünüz. Çünkü yeni şeyler hep vardır. Her şey değişir ve değişen yenidir. Ve yeni hep vardır, iyi ya da kötü.
Hadi ellerinize bakın, parmaklarınız da kaç boğum var? Bir bebek merakı ile sayın.