Risk... Hayatta kalma ve ilerlemeyi sağlayan içgüdüsel bir yönelim. Bazen öylesine cezbeder ki, rüzgarına kapılır gidersin. Bazen de göze almak şöyle dursun, adını duyduğunda ürperirsin. Bir de mecburen alman gereken riskler var elbette ki.
Her gün yeni bir gündür, tekrarı olmayan. Bu bilinçle hareket etmek gerek, bazense geleceğe yönelmek için bahsettiğimiz bu durumu korumacı ve pasif olmaktan çıkarmak gerek. İlerleyebilmek için bunu yapmalıyız. Ebeveynler ne derse desin, bebekler söz dinlemez ve kendilerine zarar verecek her şeyi deneyimlerler. Boşuna bir söz değildir; "Çocuk bu, düşe kalka büyür" sözü. Doğada bulunan tüm canlılar için geçerlidir aslında bu durum. Her gün yeni bir gün ise ve tekrarı da yoksa pasif şekilde o günü geçirmek hayata aykırı bir durum olsa gerek. Çünkü hayat hareketlidir, durağan değil. Yarına varabilmek için, risk almak gerekir. Harekete geçmek ve ilerlemek buna bağlıdır.
Adım atmadan yürüyemezsiniz. Düşmeyi göze ala ala yürümeyi öğrenir bebekler ve tüm canlı yavruları. Bu içgüdüsel olarak kodludur zaten tüm canlılarda. Peki her risk bu kadar hayatın içinde, hayatta kalmaya dair ve içgüdüsel olarak ilerlememize hizmet ediyor ise, tüm riskleri göze almalı mıyız? Yoksa mantık süzgecinden geçirmek mi gerekir? Biz insanları farklı kılan şey; düşünebilmemiz. Öyle ise bu farklılığımız bizi daha baskın ve hayatta kalan tür yapan. Bu noktadan hareketle risk analizi, irdeleme, inceleme, değerlendirme kavramları hayatımıza girmiştir aslında. Artık bu kavramlar birer meslek birimi ve bu alanda çalışan uzmanlar var. Yaptığımız ve yapacağımız her şeyin, büyükten küçüğe bir sürü risk barındırdığı bir gerçek. Yani koca bir risk rüzgarı var karşımızda ve bu rüzgar her an fırtınaya dönüşebilir.
İşte bu noktada ne ile karşılaşacağımızı ve neye göğüs germek zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekir. Aksi halde bu rüzgar her şeyi silip süpürür ve geriye dönmek şöyle dursun, mevcut anda bile yaşayamaz hale gelirsiniz. Yapmak istediğiniz her ne ise, hangi fikri hayata geçirmek ya da hangi alanda ilerlemek istiyorsanız elbette ki risk alacaksınız ancak alacağınız riski iyi analiz etme gücüne sahip olmalısınız. Sonucuna katlanabileceğiniz yani sonuçlarını, her ihtimali ile kaldırabileceğiniz bir risk ise bu almaya değer olur. Çünkü zaten her şeyi ile göze almış ve iyi irdelemişsiniz demektir. Bu sizi ileriye taşır, kaybetseniz bile ilerlemiş olursunuz. Kaybetmeler her zaman geriye götürmez çünkü. Beklenen ve hazırlandığınız bir kaybetme olacağı için bu durum,tam tersi sizi başka bir ileriye taşır. Oradan yol almaya devam eder, yeni başlangıçlar yaparsınız.
Ancak beklenmedik bir kayıp, sizi başladığınız yere götürmek şöyle dursun daha da gerisine itebilir. Bu tüm hayatınız ve yeniden amaçlar belirlemenizi etkiler. Kaybolursunuz...
Fikriniz var, hayata geçirmeden önce iyi analiz ettiniz, havayı kokladınız, iyi bir ekip kurdunuz, planladınız, tüm senaryoları belirlediniz ve riskleri ortaya koydunuz. Riskler, fikrinizin ömrünü etkileyecek olan en önemli faktör olacaktır. Burada riski almamanın getirilerini de incelemeniz gerekecektir. Sonuçta aslında o da bir risk. Yani her şey bir risk, göze almak da, almamak da... Ancak hangisi daha akılcı o önemli. Hangi risk rüzgarı ile sörf yapmak istersiniz? Alabora olma ihtimalini sakın unutmayın karar verirken. Size pasif olun, hep savunmada bekleyin demiyorum; saldıracaksanız eğer oluşacak kayıpları en aza indirgeyerek hareket edin ve kararınıza sahip çıkın, sorumluluğu alın diyorum. Akıl süzgeciniz en güçlü silahınız olsun. Başarmanın sırlarından biri bu...
Risklerle tanışın, onları inceleyin, onları dönüştürün, onlara siz yön verin. Risk rüzgarları sizi aşındırmasın, size şekil versin. Böylece dünya harikalarından biri olun ve 'risk nedir?' sorusunun cevabı sizin hikayeniz olsun.