"Neden?"... İnsanlık tarihi boyunca sorulan ve cevabı en çok merak edilen soru. 'Neden hep kaybediyorum?', 'Neden hep başkaları kazanıyor?' ve daha birçok popüler soru cümleleri... Bir de şöyle sorun bence: ' Neden kazandım?', 'Neden ben başarılıyım?'. Başımıza gelen güzel şeylerin nedenini pek sormayız aslında. Kötü olan, olumsuz olan şeyleri ise kökenine inene kadar soru yağmuruna tutar, çoğunlukla kendimizi depresyona mağruz bırakırız. Hâlbuki bu soruyu her şeye sormak gerekir. Gerçekten gerekir mi? Soru sormak yerine, cevaba odaklansak?
Kafanızı mı karıştırdım? Cevap klasik ama basit: Yaşam yani hayat. Hayat, herkes için getirileri ve götürüleri olan bir süreç. Dışardan öyleymiş gibi görünse de, hayat hiç kimseye sadece getiri veya sadece götürü sunmaz. Yani bazılarına sürekli verip, bazılarından sürekli almaz. Programı bu şekilde kodlanmamıştır. Alış-verişin bir dengesi söz konusu. Hepimize adil görünmeyebilir; ama yaşamın adalet duygusu yoktur. Dengesi vardır. Adalet diye bir derdi yoktur çünkü, var olmak, var etmek, dengeyi korumak ve devamlılığı sağlamaktır yaşamın görevi. Adalet konusu bizim dengemizin derdi aslında. Yaşama odaklanırsak, iç dengemizi bulabilir ve dengede kalmayı sürdürebiliriz.
Bunun için yaşama odaklanalım. Bizden gidenler varsa, gelenleri düşünmeliyiz; bize gelenler varsa, gidenleri düşünmeliyiz. Yani kaybın varsa, mevcut kazançlarını düşün; kazançların varsa, kaybettiklerini düşün. Böylece 'Neden' sorusuna cevap aramana gerek kalmaz; çünkü cevap kendiliğinden size göz kırpar. Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, hiçbir şey her zaman tam ve doğru olamaz. Şartlar, verdiğiniz kararlar, kabul ettikleriniz, vazgeçtikleriniz, dış etkenler ve daha birçok sebep yani aslında değişen faktör siz olmanız, insan olması sebebi ile hiçbir şey durağan olmayacaktır. Eksikler, hatalar, kusurlar yaşamda da var. Olmak zorunda, denge için gerekli. Sizin iç dengenizde de olması gerekli.
Hatalarınızı sevin, doğrularınızı görün. Hatalarınızı tekrar etmemeye, doğrularınızı kaybetmemeye çalışın. Dengede durmak çok zordur. Emek, çaba, farkındalık, bilinç, kontrol, destek gerekir. Etrafınızdaki akışın yani olup bitenin dengesi de bu noktada önemlidir. Bazen etrafınızda gelişen olayları kontrol edemezsiniz. Ancak kendinizi kontrol eder ve dengede kalırsanız, etrafınızda oluşan olaylar sizi etkilemez ya da en az hasarla kurtulursunuz. Hatta belki sizin dengede oluşunuz, etrafınızı dengeye getirir.
Hayatta ne başarıya, ne de başarısızlığa odaklanın. Hiçbir şey imkansız değildir, sonsuza dek sürmez. Her durum, her koşul geçicidir. Dengeye odaklanırsanız, daha sağlıklı, daha mutlu, daha huzurlu olursunuz. Yaşama odaklanın, odak noktanız yaşam olsun. Onun kusurlarının bile bir sebebi var. Bir şeye hizmet ediyor. Sizinkiler de öyle. Kendi ile barışık olmanın sırrı burada yatıyor. Mantık ve duygu tam bu dengede birlikte çalışıyor ve bu ikilinin çatışmaları son buluyor.
Yaşam bu dengeyi nasıl milyarlarca yıldır, her şeye rağmen, pes etmeden sağlayabiliyorsa, siz de yaşamın bir parçası olarak bunu yapabilirsiniz. Pes etmemelisiniz.
Siz, yaşamın dengesinin bir parçası, yaşam da sizin dengenizin bir parçası. Yaşama odaklanırsanız, kendinize odaklanırsanız ve tüm sorularınıza cevap bulabilirsiniz. Ana konu varken, neden yan konulara bakasınız ki? Enerjinizi bölmeniz zaman kaybı olacaktır. Üstelik parçası olduğunuz bir şeye odaklanmak, cevabını bilmediğiniz soru deryalarında boğulmaktan iyidir.
Yaşama şans verin, ne kaybedersiniz? Zaten nefes almanız bile yaşamın belirtisi değil mi? Yaşama odaklanın, nefese odaklanın, kendinize odaklanın. Gerisi gelir ve gider...